Altın Terminolojisi

Akışkanlık: Erimiş alaşımın kalıba iyi akabilme ve kalıbın tam şeklini alabilme özelliğini gösteren karmaşık özellik. Genellikle, aşırı ısıyla ve oksitlenme olmadığında artar. Çok çeşitli deneysel döküm test parçaları tarafından değerlendirilir.

Akik: Akik , kuvars cinsi çok sert ve güzel desenli bir taştır, Türklerce kutlu sayılır, Çeşitli renkleri vardır, Yemem akiği denileni en çok bilinen renklisi olup içi sarı benekli koyu kahve rengi olanıdır, Taşlar arasında gümüşle birlikte kullanılanı olmuştur ,zira gümüş ve akik birbirine çok yakışır, Değişik renklerde ve merkezleri bir olan kürelerden oluşan kalsedon katmanlarından oluşur, Bunlar silisli ve erimiş madeni maddeleri içeren suların aralıklı olarak kütle boşluklarında bıraktıkları silis ve öbür maddelerin çökeltilerinden ortaya çıkmaktadır, Özellikle püskürük kayaçların boşluklarında görünenleri akik bademleri,

Altın: Asıl metal olarak bilinen altın  insanların en çok değer verdiği madendir, Tarih alanına çıktığı 5,000 yıl öncesinden bu yana değerini şimdi de korumaktadır, Yumuşak sarı renkli bu madeni tarihte ilk kez kullananların Sümerler olduğu sanılmaktadır, Simgesi Au ve atom sayısı 79dur, İ.Ö 700lerde ilk para, altını zenginlik olarak benimsetmiştir. Tabiatta saf olarak akar su yataklarında bulunur, Yine ocaklar içlerinde altın damarları bulundurdukları için işletilmişlerdir, Günümüzde ise altın, fizik ve kimya yöntemleriyle fenni bir biçimde filizlerinden elde edilmektedir, Bilindiği günden bu yana insanların özel ilgisini çekmiş olan altından yapılmış bilinen en eski altın eseri Firavun (Koca ev ,ehram ,dikilitaş) Tutankhamun’un hazineleridir, Mısırlılarla aynı dönemde yaşamış olan Hititlerin Anadolu Alacahöyükteki hazineleri ünlüdür, işleme kolaylığı ve güzelliği yüzünden altın, bütün madenlere üst gelmiş ve bilinen tüm tekniklere uygulanmış ve akla gelecek her alanda her çeşit sanat eseri yapılmıştır. Bu yüzden kuyumculuk denildiğinde ilk akla gelen maden altın olur ve kuyum sözcüğü ile sanki bütünleşir. Kendi başına kullanılmasının yanı sıra ahşapta, mermerde kaplama altın yaprak, madende tombak, kağıtta süsleme olarak da kullanılmıştır.

Alçı: Erimiş altın alaşım elde edilmesi ve modelin tam ayrıntılı olarak kopyalanması için, hızlı-çöken silis cürufu ve bağlayıcının (etil silisat ya da asit fosfat), form elde etmek için plastik ya da mum model tarafına dökülüp yakıldığı refrakter kalıp.

Alloy: Altın, gümüş, nikel, bakır gibi madenler ile karıştırılarak maliyeti ve karakteristiği (rengi, sertliği) değiştirilen madenlere “alloy” denir.

Alaşım, Alaşım yapmak: İki ya da daha fazla sayıda metalin, bileşen metallerin ayrı ayrı olduğundan daha iyi ya da daha dengeli özelliklere sahip olacak şekilde genellikle bir arada eritilerek oluşturulmuş bileşimi.

Ana Metal: Altın, gümüş ve platin grubu metaller dışındaki hemen tüm metaller (örneğin; bakır, nikel, çinko). Ancak, alaşım bir araya getirme ya da kaplama yapılan değerli metallerle de ilişkilidir.

Anot: Elektro kaplama/elektroformlama işleminde metal temin eden pozitif elektrot.

Anti-eritken Madde: Bir takım alanlarının kaplanması için kullanılan ve kaynağın ıslanmasını ve akmasını önleyen bir bileşik.

Aşırı Isı: Döküm sırasında akışkanlık kazanması için bir metalin ya da sıvılaşmış bir alaşımın erime noktasının üzerindeki ekstra sıcaklık marjıdır ve erimiş metalin vaktinden önce donmaksızın kalıbı doldurmasını mümkün kılar.

Ayar Damgalama: Altın, gümüş ve platin parçalarının saflığının belirtilmesi için, İngiltere Ayar Damgalama Yasasına tabi UK altın ayarlama (analiz) dairesi tarafından damgalanması, ancak diğer ülkelerde genellikle gayri-resmi ayar damgalamaya başvurulmaktadır.

Ayar (Karat): Altının saflık ölçüsüdür, 24 ayar (karat) %100 saftır. 18 ayar (karat) ise 18/24 %75 altın metal içerir. Ayrıca, değerli taşların ağırlık birimidir. 1 karat = 100 nokta = 0.2 gram.

Ayar Kontrolü: Değerli metal karışımlarının saflığının belirlenmesi için değerli metal alaşımının, külçe, ingot, döküm ürünlerinin ve özellikle altın takıların analizi.

Ayar Taşı Suyu: Küçük işlemden doğan çizik, sıyrık, eğe izleri ve ateş lekelerinin giderilmesi için kullanılan doğal, yumuşak kayağantaşı. 2 mm ile 25 mm arasında değişen küçük çubuklar halinde tedarik edilebilir. Suya batırılarak el eğesi gibi, genellikle pomzadan sonra ve cilalamadan önce kullanılır.

Bağlantı Kaynağı ya da Sızdırmaz Kaynak: Elektronik bir kontrol aygıtıyla sıralanan nokta kaynakların üst üste bindirilmesiyle kesintisiz sızdırmaz kaynak oluşturan art arda gerçekleştirilen nokta kaynak uygulamasıdır. Tek nokta kaynakta olduğu gibi, elektrotlar çubuk değil, disk olabilir.

Başlık/Uç (Şalümoyla Kaynatma): Alev çapını kontrol eden gaz/oksijen karışımı çıkışının türünü (başlık-karışık ya da enjeksiyon-karışık) ve büyüklüğünü açıklar. Gaz hızı, alev uzunluğunu kontrol eder.

Besleme: Döküm katılaştıkça meydana gelen büzülmenin telafi edilmesi için, döküm yolu, döküm ağızlarından erimiş durgun metalin döküm kalıplarına beslenmesi için gereken işlem. Ağırlıktan kaynaklanabilir, aksi takdirde basınçlı olabilir. Beslemenin yetersiz olması, poroziteye ve çekilme boşluğu kusurlarına yol açar.

Beyaz Radyasyon: Tayfın görülebilir ışık aralığında bulunan, dalgaboyu karışık radyasyon (sözgelimi 400-750 nm). Bu radyasyon bazı dalga boyu tepe değerlerini (renk şeritleri) içerebilir, ayrıca kızılötesi ve morötesi radyasyonla da ilişkilidir.

Bileşim Çubukları: Eriyebilir çubuklar, yük cilalama tekerlerine, cilalama derilerine uygulanır, mum ya da sabun bağlı ince öğütülmüş oksitlerden yapılır. Renkler, olası oksit ve kesme gücünü göstermektedir.

Bor-nitrit: Pırlantaya yakın sertlikte ve 1900 °C üzerinde kararlı, son derece yüksek basınç ve sıcaklıklarda üretilen kızıl kara küp taneleri. Özellikle, elmas ile reaksiyon sorun olduğunda kaplanmış yapışkan madde olarak kullanılır.

Buharla Lehimleme: Kuyumcunun, lehimcinin “kalay”ına eşdeğerdir. İki bileşenden birinin eritken maddeyle kaplanıp ardından yüzeye lehim akıtıldığı iki evreli bir kaynaklama tekniğidir. Soğuduğunda, bu iki bileşen tam olarak bir araya getirilir ve yeniden ısıtılır. İlk bileşenin lehimi, ikinci bileşene akarak bu ikisini birleştirir.

Cilalama: Zımparadan sonra, perdah tozu cilalayıcı bileşenleriyle dolu fırça ya da döner tekerler kullanılarak metale parlaklığın kazandırıldığı son bitirme aşaması.

Çekme: Zımbanın levhayı bir kalıptan iterek geçirdiği, ancak, levhanın çevresinin radyal çekmenin engelleneceği şekilde sınırlandırıldığı bir levha presleme işlemi. Oluşan şekil, zımbanın çevresine çekilir.

Çentik: Testerenin açtığı gerçek yarık ya da kanal; ayrıca, malzemenin kesme genişliği ve hacmi de maden talaşı haline getirilir.

Daldırma: Duvarın kendi kalınlığını doldurmasına izin verilen boru-çekme türü (mandrel çekmenin aksine). Genellikle, gerçek duvar kalınlığı artar.

Daldırma (Dekapaj): Dökümden, işlemeden ya da genellikle kaynaklamadan sonra, seyreltik asit ya da dekapaj banyosuna daldırılma yoluyla, yüzeydeki oksitlerin ve eritken maddelerin metalden çözülerek atılması işlemi.

Derin Çekme: Derin presleme işlemi; zımba, levhayı kalıptan iter ve levhanın kenarının yarıçaptan kontrollü basınç altında çekilmesine neden olur; böylece nispeten derin şekiller oluşturur. Boru oluşturma işleminin başlatılması için kullanılabilir.

Diamantin: Elmas tozundan değil, kireçlenmiş alüminyumdan yapılmış cilalama tozu.

Domlama (Kertme): Kubbeli bir çukur oluşturmak için blok halinde eş küresel oyuk içerisine küre uçlu keskiyle levha ya da dairenin çekiçlenmesi. Kırpma sonrası, iki eş kubbe içi boş bir küre oluşturacak şekilde lehimlenebilir.

Döküm Tanesi: Küçük parçalar ya da taneler oluşturmak için, erimiş maddenin yavaş yavaş suya dökülerek küçük çakıl taşı büyüklüğünde parçalara bölünerek eritme ve alaşım yapmını kolaylaştıracak şekilde hazırlanan metal ya da alaşımlar. Kesilmiş hurda levhaları, yeniden-eritmenin daha kolaylaştırılması için tane haline getirilebilir.

Döküme Elverişlilik: Bir alaşımın eriyebilme, kalıba dökülebilme, yeterli akışkanlığı sağlayabilme, kalıp boşluğunun tam şeklini alabilme ve çatlamadan kalıptan çıkarılabilme özelliği. Tek, basit bir testle ölçülebilmesi zordur.

Döner Döküm, (Santrifüj Döküm): Erimiş madenin, döner kolun ortaya yakın kısmından çevredeki kalıbın içerisine enjekte edilmesi için merkez kaç gücünden yararlanılan döküm yöntemi. Kollar, helezoni yay biçiminde ya da elektrikli olabilir, genellikle, erimiş madde sıcaklığıyla tetiklenen döküme hazır sinyal ayarının alınmasıyla çalışır.

Dönme: Metal levhanın, istenen şeklin üzerine güç uygulanarak döner levhaya göre düz bir aletin itilmesiyle devir yüzeyleri haline getirilmesi. Oluşan duvarı inceltebilir ya da kalınlaştırabilir. Altın alaşımların çoğunun iyi yanıt vereceği bir dövülebilirlik ve süneklik gerektirir.

Dövme/Dövme Blok: Çeşitli genişlik ve derinlikte D-Bölme olukların kesildiği çelik bloklar. Boru bölme yapımına başlandığında şeritlerin sivri oluk şeklinde çekiçlenmesi ya da bölme ya da çubuk bölmelerin ayarlanması için kullanılır.

Dövülebilirlik (Haddelenebilme): Aşırı işlem sertleşmesi ve çatlama olmaksızın, yoğun olarak çekiçlenebilme ya da haddelenebilme (yuvarlanabilme) özelliği. Dövülebilirlik, genellikle sıcaklıkla birlikte artar.

Dövülmüş Yarı-Bitmiş (Ürün): Döküm külçe ile yararlı ya da standart büyüklüklerde saklanan bitmiş parçalar arasında yer alan ürünlerdir, genellikle, levha, yaprak, sarılı şerit, daire, çubuk, bar, bölme halindedirler, çoğunlukla tavlanmışlardır ancak yarı-sert olabilirler.

Egiş: Potoda maden eritilirken üzerinde ayrışan pislik, yabancı madde.

Ekme Savat: Savat sanatında çalışılan iş üzerine açılan kanallara toz durumuna getirilmiş savat baş ve gösterme parmakları arasından tuz eker gibi ekilmesine denir. Üzerisine savat ekilen gümüş alevileşmiş, olgun kor durumundaki mangal ateşine tutulur ve bu işlemle toz savat eriyerek kalem boşluğunu doldurur. Daha sonra tesviyesi ve cilası yapılan eser tamamlanmış olur.Savatlamada ikinci yol sürme savat yoludur.

Elmas: Saf kömürdür regüler düzeneğinde kristallenir. Sertliği 10, özgül ağırlığı 3.52dir. Bütün minerallerden serttir ve onları çizer. Renksiz, saydam, sarı, külrengi, kırmızı, mavi ve kara renklerde bulunur. 770 derecede kül bırakmadan yanar ağırlık ölçüsü kırattır.

Elek: İncilerin kalınlıklarını belirlemek için büyük delikliden küçüğe yukarıdan aşağıya doğru elekler dizilir ve elenirdi. En üstte kalanı ise kalbur üstü denirdi.

Evani: Altın, gümüş, bakır, pirinç gibi madenlerden yapılmış ibrikler, kahve takımları, leğenler, sofra takımları ve benzeri hakkında kullanılan bir deyim.

Fındık Altını: Üçüncü Ahmet Han (1703-1730) döneminde kesilen bir altın paranın adıdır. Bu para 23 ayar olup ağırlığı 1 dirhem yada 5 buğday 3,3475 grdır.

Firade: Osmanlı darphane ıslahatlarındandır. Altında 916 2/3 gümüşte 830 olan nizami ayarı ifade eder.

Fil Dişi: Altın ve gümüşten sonra en çok sanat eseri yapılan malzemedir. Yalnız kullanıldığı gibi birçok değerli maden ile de kullanılmıştır.

Firuze: Mavi renge çalan yeşil bir taştır. Madeni, bakır madenidir. Bakır buharından olur, sertliği 5-6 özgül ağırlığı 2,7dir.

Foya: Mıhlamada taş yatağı. Bu yatak kurşun ve kalay karışımı bir alaşımdan yapılır. Karışım 0,20 mikron dolayında, çapı bilinen elmasın ölçülerinde çok köşeli tıraşlanmış atik kalıbının bastırılıp iz bırakması yani tıraşlanmış elmasın görüntüsü ile elde edilir.

Gerdanlık: Boyna bağlanan ziynet. Çeşitleri sayılamayacak denli çoktur her çeşit ağaç, cam, kabuk, maden, taş gerdanlık olarak kullanılmıştır.

Göz Boncuğu: Süs taşı olarak kullanılan yeşil renkli bir tür “kriz opraz” yani bir kalsedomdur.

Gül: Bir çiçek çeşidi olarak bilinen gülün bilinen ve işlenecek gümüşe uygulanması. Sanatta, kullanıldıkları yerlere göre aşir gülü, cüz gülü, gülbezek, güçle gibi çeşitli adlar alırlar.

Gülbahar: Altın parlatma tozu.

Gümüş: Asıl metal olarak bilinen gümüş madeninin bulunuşu İ.Ö.2500 yıllarına değin dayanır.O tarihlerde gümüşün Çinliler, Parslar ve Türkler tarafından kullanıldığı bilinmektedir.

Gümüş Kaplama: Elektrikli ayrıştırma yöntemi ile bir madenin gümüş ile kaplanmasına denir.

Hadde: Külçe madenden tel elde etmek için kullanılan, üstünde genişten dara doğru sıralanmış delikleri demir.

Halhal: Sıcak yöre kadınlarının ayak bileklerine taktıkları genellikle gümüşten yapılan ayak bileziği.

Hamlaç: Kuyumcuların, kaynak yaparken maden üstüne alev göndermek için, bir yandan üfleyerek kullandıkları içi delik ince boru.

Has: Altının 24 ayarına gümüşün 1000 ayarına, esnaf arasında verilen ad tır.Altın, gümüş gibi değerli madenler haslarının yumuşak olması dolayısı ile doğrudan doğruya kullanılmazlar. Altın genellikle bileziklerde 22 , kolye, küpe vb. 18 ile 14 ayara indirilerek kullanılır. Gümüşte ise 900 yada 800 e indirilerek kullanılır.

Hasır Örgüsü: Hadden geçirilmiş ince tellerle örülen örgü. En çok Trabzon yöresinde genç kızlar tarafından yapıldığı için bir adı da Trabzon işidir. Cımbızla biri öbürünün Altından ve üstünden geçerek örülür. En çok kemer yapılmıştır. Günümüzde bu biçimle kemerden başka bilezik, boyun zinciri, küpe gibi çeşitli takılar yapılmaktadır. Zenginler için altından da yapılmaktadır.

Hatayi: Türk süsleme sanatındaki süslemelerden birinin adıdır. Bakıldığında sanki dikine kesilmiş bir çiçek kesidini andırır.

Hayriye Altını: 2. Mahmut Han (1808-1839) ın 21. ve 22. culuş yıllarında (1829-1830) iki kez olmak üzere kestirdiği paradır.

Hurda:  Aşağı derecede yıpranması sonucunda kullanılamaz hale gelmiş eser. Ayrıca bir eserin yapımında artan ve başka işe yaramayan ve yeniden eritilmek üzere hurda kabına konulan artık malzemeler.Bu parçalar ve onarımı mümkün olmayan hurda eserler yeniden eritilerek gümüş ve altın durumuna dönüştürülürler.

İkilik: 1787 yılında basılmış, gümüşü içinde bakırı çok olan bir para.

İmame: Tespihin ucuna geçirilen, ağaçtan, altından, gümüşten ve değerli taştan yapılan başlık.tespih imameleri tespih tanesi genişliğinde olup uzunluğu ise tanenin 5 ile 7 katı olmalıdır.

İnci: İstiridye, midye türü deniz yumuşakçaları su içindeki mikro organizmaları yemek için kapaklarını açtıklarında kum vb tanecikleri su ile birlikte içlerine girdiklerinde hayvan bunu dışarı atmaz ancak kendisine zarar vermemesi için bir salgı salgılar.

İnci Banyosu: İnci sudan çıkan bir madde olduğu için suyu sever. Seyrekte olsa yıkanmalıdır. Yıkanan inci parlar. Ancak bu yıkamalarda deterjan kullanılmaz.

İskender Taşı: Ural dağlarından çıkartılır. Kristalleri altı köşeli krizoberil. Sertliği 8,5 özgül ağırlığı 3,7 dir.

İstanbul  Kapalı Çarşısı: İçinde karşılıklı dükkanların bulunduğu, ana cadde ve sokakların üstü kapalı olan, ayrıca cadde ve sokakların sonunda akşamları kilitlenen kapıları bulunan 400 yıllık dünyanın en büyük kapalı çarşısı.

İstif: Türk süslemeciliğinde yazı ve desenleri resim gibi dengeli ve uyumlu olacak biçimde yerleştirme, bütünlük.

İzabe: Bir madeni ateşte bir pota içinde sıvı durumuna getirmeye denir.

Kabara: Kadın takılarındaki süs biçimlerinden birinin adıdır. Yarım küre biçiminde olup içleri boştur.

Kabartma: Gümüş kakma işçiliğinden değil de görüntüsünden yola çıkılarak verilen ad.

Kal: Maden külçelerini ateşte eriterek arıtmak.

Kalp Akça: Taklit gümüş para hakkında kullanılan bir deyimdir.

Kaplan Gözü: Altın sarısı yada esmer renkli, ince damarlı yada telsi yapıda bir kuvarstır. .

Kakma: Gümüş eşya üzerinde çelik kalem darbeleri ile hazırlanan her türlü kakma ve çökertme tekniği ile yapılmış işçilik.

Kalay: Ak kurşun. Hafif kül renginde ve gümüşe benzer ak, yumuşak bir madendir. İçine %50 oranında kurşun karıştırılarak lehim elde edilir.

Kalem: Altın ve gümüş levha yada eşya üzerine çizilmiş her türlü biçime kakma, kesme ve sade kalem işçiliklerini işlemekte kullanılan ucu sivri çelik çubuk. Yapılacak işin durumuna göre kullanılan birçok çeşidi vardır.

Kaynak: Birleştirme, gümüş – altın kaynağı, lehim, perçin.

Kanışka: Para kesesi.

Kaplama: Değerce düşük olan madenlerin, kendisinden daha değerli altın ve gümüş gibi bir başka madenle kaplanması işlemidir.

Kedi Gözü: Sarı yeşilimsi ve kül renginde yada sarı saydam bir kuarstır. .

Kemse: Levha altın.

Kese: İçine altın yada gümüş paraların konulduğu meşin yada kumaş para torbası.

Kırat: Elmas ve zümrüt gibi değerli taşların tartısında kullanılan iki desigramlık ağırlık ölçüsü birimi. 1 kırat 0,2 gr dır.

Kızıl Yakut: Açık kırmızı ile koyu kırmızı arasında renk gösterir. Güvercin kanı kırmızısı olanı en beğenilenidir.

Kol: Hasır örgüsünde zigzag biçimleri verilmiş tellerin çukur kısmının adı.

Kolye: Yivig, çındar. Sağlam bir ipe ya da zincire geçirilmiş çeşitli maden, porselen, cam gibi nesnelerden yapılmış boyna takılan ziynet eşyası.

Köstek: Saat zinciri. Cep saatlerinin gümüş veya altın bir zincirle boyna asılması ya da yeleğe iğnelenmesi biçiminde kullanılmasına denir. Kösteklerin çeşitleri çoktur, en ünlüleri ise Arnavut kösteği, arpalı kösteği, İstanbul işidir.

Kurba: Kadın takılarındaki bir süsleme adı çoğunlukla gümüşte bu adı alır.

Kuyumcu: Kuyum işçiliği yapan sanatkar. Ayrıca kuyum işini satan esnaf. Her ikisine de kuyumcu denilmektedir.

Kuyum: Değerli madenler ve taşlardan çeşitli teknikler kullanılarak yapılmış sanat değeri yüksek takı. Çeşitleri sayılamayacak denli çoktur.

Külçe: 24 ayar altın yada 1000 ayar gümüşün potada eritilerek kalıba dökülmüş durumu.

Küpe: Kulak memesinin delinmesinden sonra, ince bir tel çengelle kulak memesine geçirilen sayılamayacak derecede çeşitleri olan, kadınların ve kimi erkeklerin taktıkları ziynet eşyası.

Lal: Yakuta benzer, parlak al renkte, billurlaşmış, saydam bir alüminyum oksidi olan değerli bir taş.

Lahit: Aslında mezar kabir, çukur. Bakır, demir gibi madenler altın gümüş gibi değerli madenleri kakma, çakmada kullanılan bir yöntemdir. Lahit yönteminde madende açılan kanalların tabanları lahit gibi genişletilir. Bu genişletme çakma ile madenin tabana tutunmasını sağlar ve böylece çakıldığı yerden çıkmaz. Çok eski bir Türk sanatı olan bu çakma tekniği ile Selçuklular ve Osmanlılar Türk ve dünya müzelerini süsleyen çok sayıda kalkan, kılıç,top,tulga,tüfek(namlusu) yapmışlardır.

Lehim: Kimi madenleri birbirine birleştirmek için %50 kalay ve % kurşun karışımından ortaya çıkarılan bir alaşım. Kolay yapılır olması dolayısı ile leyim her derdin çaresi gibi görülmüş. Bu konuda ilke altına altın, gümüşe gümüş kaynak gibi her madeni kendi madeni ile kaynak yapmaktadır.

Levha: Yüzeyi geniş,kalınlığı az olan nesne. Hangi maddenin levhası ise o adla adlandırılır.Bakır levha, gümüş levha, pirinç levha gibi. Gümüşçülükte, külçe madenin dövülerek yada merdaneden geçirilmesi ile elde edilir.

Madalya: Kazanılan bir savaşın ya da önemli bir hadisenin anısı olmak üzere, genellikle altın ve gümüşten yapılan ve hak edenlere verilen nişanın adı.

Maden: Tabiattaki filizlerden elde edildikten sonra eritilip dökülmeye,istenilen biçimlerde kesilmeye dövülmeye, her biçimlendirmeye elverişli ve üzerinde çeşitli nakışlar yapmaya elverişli maddeler.

Mahfaza: Eşyayı korumak, saklamak, bozulmaya, darbeye vb. dış etkilere karşı korumak için yapılmış madeni kutu.Mahfazaların çeşitleri çoktur. Ve bilinen tüm tekniklerle yapılmışlardır.

Masif: Dışı ve içi aynı madenden olan. İçi boş olmayan, yani iç ve dış yüzeyler arası başka bir madenle doldurulmamış olan. Kaplama olmayan. Bir maden başka değerli bir madenle kaplanmış ise altın kaplama, gümüş kaplama gibi o madenin adı ile adlandırılır.

Mazgala: Madenlerin yüzeylerini sürerek parlatmaya yarayan aletin adı. Sıvamacılıkta kullanılan biçimlendirme çubuğu.Aşağı yukarı 30 cm uzunluğunda ve 10 cm çapında uzun bir sopaya geçirilmiş, yine sapı uzunluğu boyunda ve 2 cm çapındaki çelik demirden ortaya çıkan uçları işin çeşitlerine göre değişik biçimlerdeki aletin adı.

Mecidiye: I. Abdülmecit Han (1839-1861) döneminde basılan 20 kuruş değerinde, 24,055 gr ağırlığında 37 mm çapında ve 830 gümüş ayarlı paranın adıdır.

Mercan: Deniz dibindeki kayalıklarda oluşan, kalker yapılı ağaç gibi dallı budaklı görünüşlü taşlaşmış hayvan fosilleri.

Mekukat: Kesilmiş madeni para ve madalyalar hakkında kullanılan değimdir.

Mihenk Taşı: Balmumu ışıldamlı sarı, kırmızı ve sincap renkli, yani saydam olmayan bir kalsedon taşı çeşidine denir.

Mikron: Astar kalınlığını belirtmek için kullanılan kalınlık ölçü birimi. Mikronlar kumpas denilen bir aletle ölçülür. 100 mikron = 1 milimetredir.

Mücevher: Elmas, İnci, pırlanta, zümrüt gibi taşlarla yapılan sanat eserleri.

Nakkar: Ağaç, taş ve madeni eşyayı oyarak ve çukurlaştırıp kabartarak ona hacim kazandıran sanatkar.

Necep Taşı: Dağ kristali. Renksiz, saydam ya da saf bir kuvarstır.

Nukra: Eritilerek külçe durumuna getirilmiş gümüş.

Nümizmat: Sikkeşinas.Madeni para uzmanı,derleyicisi.

Ocak: Altın,gümüş gibi madenlerin bir pota içine konulup eritildiği yer. Altın ve gümüş eritmek için yüksek ısı gerektiğinden ocakta taş kömürü kullanılır. Ateşe dayanıklı yapılmış olan kuyumcu potaları kalın bir su bardağı görünümdedirler. İçine yerleştirilen madenle birlikte pota uzun bir maşa ile ocağa yerleştirilir. Kullanılmış maden ise başka pisliklerden arıtılır ve sıvı durumuna gelen maden aynı maşa ile kalıplara dökülür.

Oksitleme: Yeni yapılan gümüş esere eski süsü vermek için yapılan işlem.

Oksit: Havadaki nem ile madeni eşyaların yüzeyinde ortaya çıkan pas. Bu havadan oksijen alma işine demirde pas, gümüşte oksit adı verilir. Demir oksitlenince zamanla çürür, gümüş ise koruyucu ölü tabaka teşekkül eder ve kimileri bu görünüşü daha çok sever.

Oltu Taşı: Erzurumun Oltu ilçesinde çıkarılan bir taş çeşididir. Rengi siyah, kullanımı kolay olup iyi cila tutması dolayısıyla kuyumculukta altın ve gümüş işçiliklerinde birlikte kullanılmıştır. En çok kolye, tespih, yüzük kaşı yapılmıştır. Bir adı da Erzurum kehribarıdır.

Oniks: Daireleri düzgün, kalınca ve renkleri de ak ile kara olan akiklerdir.

Oyma ile Biçim Verme: Çeşitli delici, kesici, tırmalayıcı aletlerin ve sık sık da kimyalı maddelerin yardımı ile yapılırdı. Oyma bir çok süs eşyalarına uygulanırdı.,bunların arasında bilezikleri , jeton biçimindeki parçaları ve kolyeleri sayabiliriz. Oyma işleminden geçen süs eşyaları çoğu zaman altın gibi değerli metallerle veya başka yöntemlerle süslenerek kullanılmaya hazır duruma getirilirdi.

Örgü: Hasır örgüsü. Trabzon işinde yapılan örme yöntemi. Birçok kuyumculuk mesleklerinin erkeklerce yapılmasına karşılık bu sanat Karadeniz yöresinde özellikle genç kızlarca yapılmaktadır. Yumuşak olduğundan yüksek ayar çekilmiş ince teller genç kızlarca dantel örer gibi kolayca örülür. Daha sonra örgü, hadde merdanelerden geçirilerek yassılaştırılır. Baş ve son kısımları çözülmesin diye kaynak yapılır.

Perçin: Kaynak ve leyim yapma yerine parçaları üst üste getirip sonra bir delik delinir ve deliğe geçirilen aynı madenden yapılmış çivi geçirilir ve çekiçlenir.

Pertavsız: Bakılan nesneleri büyük gösteren büyüteç. Üzeri ince süslenmiş desenleri ayar, tuğracık ve ustanın adı olan damgaları okumak için kullanılır. Eser üzerinde çirkin iz bırakmasın diye damgalar küçük vurulur.

Pevle: Altın yada gümüş bir ziynet eşyasını üzerinde işlemekte kullanılan havan sapı biçimindeki araç.

Pota: Yüksek dereceli ısılara dayanıklı maddelerden yapılan ve içinde altın, gümüş vb. maden filizlerinin, maden artıklarının ve maden karışımlarının eritildiği kap.

Ramat: Dövücülerin altın veya gümüş döverken tırşenin kıyısından dışarıya taşan parçalara ramat denirdi. Kuyumculukta ramat ise kuyumcu atölyelerinde uçuşarak ya da çeşitli yollarla yere düşen zerrelerin,  atölye zemininindeki ızgaraların arasında her türlü çöple birlikte olmasına denir.

Rodela: Kalıptaki salgıları sarsıntı, titreme ve çarpık dönmeyi gidermek için kullanılan halkalar.

Sade: Üzerinde herhangi bir süs bulunmayan, nakışsız iş.

Sadekar: Altın ve gümüş gibi değerli madenlerin üzerlerine herhangi bir süs işlemi yapılmaksızın öze bağlı kalınarak yapılan sanat.

Saf gümüş: İçin de başka madde bulunmayan arıtılmış gümüş. Has gümüşte denir ayarı 1000 dir.

Sahte: Hakiki olmayan kopya edilmiş hakiki diye satılan altın ve gümüş kaplandığı durumda üzerin de ayar damgası olan.

Sarı Yakut: Saydam, güzel görünüşlü ve renkli. Sertliği 8 özgül ağırlığı 3.5 tur.

Sedef : Sıcak deniz yumuşakçalarının omurgasız yapılarını düşmanlarından korumak için salgıladıkları salgı sonucunda kendilerine yaptıkları yuva.

Sikke: Değeri bastıran devlet tarafından güvence altına alınan, üzerinde yazı, tarih ve bastıranın adı bulunan madeni para.

Sim Mecidiye: Gümüş para. Osmanlılar da ilk gümüş para Orhan Gazi (1324-1362)döneminde akça adıyla basılmıştır.

Sırma: Haddeden defalarca geçirildikten sonra ince iplik durumuna getirilen gümüş ve altın teller. Bu tellerin ipek ipliklerle sarılması ile kılaptan elde edilir.

Sırmakeş: Gümüş veya altını haddeden çeken usta.

Simendut: Gümüş kaplamalı, gümüş yaldızlı.

Simin: Gümüşten yapılmış eser.

Sinekli: Bir bilezik türü.

Su Gümüşü: Potada eritilen has gümüş, içi su dolu bir kaba boşaltılınca, suya düşen gümüş küçük kürecikler ortaya çıkarır.

Tagga: Kadın fesinin üs kısmına konulan yuvarlak madeni para.

Takı: İnsanların ayak bileği, bel, burun, boyun, kulak, parmak vb. vücudun birçok yerine çıplak yada kıyafet üzerine taktıkları değerli maden ve taşlardan yapılmış süs eşyaları.

Tamir: Zaman içinde sanat eserleri çeşitli yollarla ezilir, kırılır, dökülür. Hasara uğramış eserleri aslı bozulmadan, genel çizgileri korunarak eski durumuna getirme işlemi.

Takoz: Hasır örgüsü ya da Trabzon işi denilen örgüden yapma bilezik, kemer gibi takıların tesfiyelenmesinde, yassılaştırılmasında kullanılan tahta parçası.

Taşlı Küpe: Üzerinde değerli taş bulunan küpe.

Telkari: Tel ile yapılan sanatların birinin adıdır.

Tepe: Hasır örgüsünde zigzag biçimleri verilmiş tellerin yüksek kısmı.

Tesfiye: Gümüş – altın eserin üzerinde her türlü teknik çalışma bittikten sonra düzeltilmesi. Çeşitli eğelerle tesfiyeleme ile her türlü çapak, derin çizgi ve istenmeyen çıkıntılar, ince dişli su zımparası ile temizlenirler.

Tırtıl: Telkari tekniğinde bir süsleme.

Tirşe: Eskiden yaprak altını ve gümüş dövücülerinin, madeni arasına koyup dövdükleri deri.

Tombak: Civalı altın kaplama. Kimilerince tombak bir tunç karışımının adı. Kimilerine göre yalnız bakır üzerine civalı altın kaplamaya tombak denildiği gibi, Avrupalılarca da tombak, bakır üzerine altın olmayan, altın görünüşünde bir kaplama çeşidinin adıdır.

Tuğra: Osmanlı padişahlarının nişan ve alametleridir.

Urfa Zinciri: Adını yapıldığı yerden almıştır. Urfa da ise bu zincire arpa zinciri denilmektedir. Masif köşeli tanenin uçlarına küçük ince yuvarlak halkaların kaynatılması ile biri öbürüne eklenerek yapılan bir zincir çeşididir. Çok zarif bir görünüşü vardır.

Üç İplik Rumi: Rumi desenler ile iç pervaz ve çerçeve olarak yapılan biçimler.Eskiden gümüş ve altın çerçeveler Türk usulü üç iplik rumi ile yapılırdı.

Ügmek: Kadınların kulaklarına taktıkları altın yada gümüşten yapılmış küpe.

Varak: Yaprak. Çok çok ince altın ve gümüş levhalara da denir. Ağaç, cam ve değeri az olan madenle yapıştırılarak kullanıldığı gibi bir kap içinde arap zamkı ile birlikte ezilerek minyatür süsleme ve yazı sanatlarında fırça ile sürülerek de kullanılır.

Varakçı: Altın ve gümüşü döverek saç kılı inceliğinde levhalar durumuna getiren usta.

Vav İşi: Telkari tekniğinin öbür adı. Telkari tekniğinde ana süslemeler Osmanlı Türkçesi’ ndeki (vav) harfine benzediği için ustalarca bu tekniğe aynı zamanda vav işi de denir.

Yakut: Damarları dar, ince suyu ve inceliği durucu ve kalıcı değerli bir taş. Kızıl, sarı ve gök olur. Ateşe dayanıklıdır, etkilenmez. Bütün taşlardan ağırdır. Erimez.

Yaldız: Kimyalı yöntemle malzemeleri değerli madenlerle kaplama. Yaldız kaplamaların ömürleri kısadır. Gerçek kaplamanın yerini tutmaz.

Yama: Değişik sebeplerle delinmiş ya da yırtılmış yerlere yine aynı malzemeden parça koyarak yapılan işlem. Yamalar kesinlikle aynı malzemeden parça koyarak ve kaynakla yapılmalıdır. İyi bir ustanın yaptığı yamanın yeri çoğu zaman belli bile olmaz.

Yetim İnci: Süzme inci dizisinde en altta ortaya gelen ve öbürlerinden büyük kükürt yedirme.

Zerger: Kuyumcu. Eskiden resmi dilde savatçıların adına zerger denirdi.

Zift: Gümüş ve altın kakmacılığında çalışırken üzerine yatırıldığı, hacimli ise içine doldurulduğu zift, çamsakızı, horasan, aslfalt, yağ dan ortaya çıkan özel karışım.

Ziynet: İnsanların güzel görünmek gayesi ile giyeceklerine ve vücutlarının her hangi bir yerine taktıkları değerli maden ve taşlardan yapılmış süs eşyaları. Tarihinin insanlık tarihi ile başladığını söyleyebiliriz.

Zincir: Herhangi bir nesneyi asmak, takmak ya da bir arada tutmak için tellerin kısa kesildikten sonra iki ucunun birleştirilerek yapılan ve adına halka denilen yuvarlakların, yine aynı biçimdeki öbür halkalara kaynak yapılan ya da geçirilerek ortaya çıkarılmış ince uzun taşıyıcı.

Hakkımızda

Ailemiz ticari hayatına 1960 yılında Diyarbakır'da başlamış olup; 1975 yılında tekstil, emlak, gayrimenkul ve ilerleyen yıllarda inşaat sektöründe faaliyet göstermiştir. Firmamız bünyesinde aktif olarak kıymetli madenler, inşaat,tekstil ve tarım sektörlerinde ticari faaliyetimizi sürdürülmektedir.

HMT GOLD olarak 2016 yılında başlamış olduğumuz altın sektöründe lider konuma ulaşmayı hedefleyen fikir ve düşüncelerin temelleri atılmıştır. Bu minvalde firmamız çok kısa sürede büyük adımlar atarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ilk ve tek altın ithalat ve ihracat yapan firması konumuna gelmiştir.

Sektörde emin adımlarla yürüyen firmamız verdiği kaliteli hizmet anlayışından taviz vermeyerek bölgemizde sektörün büyüyen ve yükselen değeri olmuştur.

Genel Bilgiler

altin

Altın Rehberi

doviz

Döviz Rehberi

altin terminoloji

Altın Terminolojisi

sikca sorulanlar

Sıkça Sorulanlar

İletişimBize Ulaşın

contact

HMT GOLD KUYUMCULUK
Medya Mah. Mahabat Bulvarı HMT-21 Plaza A Blok No:34/L 
Kayapınar / Diyarbakır
Telefon: +90 (412) 503 00 11
Cep Tel: +90 (545) 721 21 77
Email: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Haritada Görüntüle

İLETİŞİM FORMU